6 Ağustos 2010

I Feel Nothing!

Bir nesneden başka bir şey değilim. Herhangi bir şeyi isteyemiyorum, dileklerim yok, olmadı sanki hiçbir zaman. Gördüğümde içimin ısınması gereken insanlara karşı, en küçük bir sevgi beslemiyorum. Dostlarımla düşmanlarım arasında bir fark kalmadı sanki, ikisini görünce de yolumu değiştiriyorum. İnsan içine çıkmak değil meselem, ben kimseyi sevmiyorum. Sevmiyorum dediysem, sevmek fiilini yapmıyorum. Nefret ediyor da değilim hani, kimseye karşı herhangi bir özel duygum yok. Uzun zamandır istediğim, görünce aşık olmam gereken hediyem elime geçtiğinde, sevinmem gerek, evet. Ama işte ben sevinemiyorum. Onu elime aldığımda havalara uçmam gerektiğinin bilincindeyim sadece, ailem "Beğenmedin mi yoksa?" demesin diye rol yapıyorum. Beğendim çünkü, ama belli edemiyorum kendime bile. Bir şeyi sevmek.. Herhangi bir şeyi. Bir kişiyi, bir nesneyi, bir yemeği ya da bir fiili. Nasıl bir duygu ? Ben çok sevdim vaktinde, çok gülümsedim, çok ağladım. Acaba duygu limitimi mi aştım da şimdi bir şey hissedememekte üstüme yok diye düşünüyorum. Yoo, hayır, saçmaladım ben yine. Duygu limiti diye bir şey olamaz. Peki, ihtiyacım olan şeylerin hala ihtiyacım olduklarının farkındayım en azından. Mesela, bugün gidip Uykusuz ve Penguen alacağım. Çünkü ihtiyaç onlar, normalde almadığım ya da almayı geciktirmek zorunda kaldığım günler çıldırdığım hoş şeyler bunlar. İhtiyaçmış demek ki, eskiyi hatırlamasam belki bilemeyeceğim ihtiyacım olduklarını. Onları almaya gittiğimde, her perşembe olduğu gibi (bugün cuma sanırım, dün gidemedim.) D&Rdan bir-iki dvd de alırım. Eve döndüğümde çok geç olmazsa saat, izlerim belki birini. Yolda müzik dinlerim, hatta She Mallde de dinlerim. Ne de olsa yalnız gidiyorum. Birileriyle gitmek ihtiyaç değil sanırım. Öyle olduğunu hatırlıyorum. Ha bir de, milyarlarca duygu var, adları koyulmamış olanlar, kişiye özel olanlar falan. Benim en çok hissettiğim üç duygu sevgi, kıskançlık ve öfkeydi. Sevgiyi hissedemediğimi söylemiştim. Kıskançlık, hayatımda büyük yer edinirdi ama, nasıl oluyorsa onu da hissedemiyorum. Hele ki öfke, öfkem yüzünden aldığım hapları unutmak mümkün değil, ama şimdi, öfke diye bir şey yok hayatımda. Herhangi bir kişiye hissettiğim herhangi bir duygu olmayınca mı gidiyor acaba bütün bu duygular ? Sonuçta ben sevdiğim insanları kıskanırdım, kıskanınca öfkelenirdim falan. Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum, isteyemiyorum. 

Ya, o kadar hissizim ki, hayır isterseniz inanmayın, gerçekten hiçbir şey hissetmiyorum. Ya bu durum canımı sıkmıyor bile, çünkü canımın sıkılması durumu da yok işte onu bile hissedemiyorum.  Tanrım. Yazdığım şu aptal yazı da çok yabancı geliyor şu anda bana, herhangi bir şey hissedemediğimde böyle boş yazıyormuşum demek ki, normalde çok dolu yazıyordum da sanki.

Ne önemi var ?

2 yorum:

  1. Söylemeye çalıştığın şeylerin benzerini yaşadım, ama kısmen farklı duygular için. Ben bunu yaşadıklarımın ve gözlemlediklerimin üzerimde oluşturduğu "yorgunluğa" ve "ümitsizliğe" bağlıyorum. Gene de insan hissetme çabasından vazgeçmemeli ve hissettiği hangi duyguysa ona sığınmalı bence.

    YanıtlaSil
  2. Fark ettim de, hiçbir şey hissedemediğimi hissedebiliyorum en azından.

    YanıtlaSil