27 Temmuz 2010

Yaşıyor muyum ?

Şu ara -uzun bir ara.- yaşıyor olduğuma emin bile değilim. Yok sayılıyorum ve sanki görünmezmişim gibi etraftaki her şey benim yokluğumda nasılsa öyle gerçekleşiyor varlığımda bile. Soru soruyorum fakat cevap verenim olmuyor ya da yaşamadığım için sorulara bile sahip değilim belki de. Sonra telefonda konuşuyorum, insanların yüzlerine kapatsam bile beni geri aramaları, mesaj atmaları ya da "bu niye yüzüme kapattı ki şimdi?" demeleri için hiçbir gerekçeleri yok. Yaşıyor  muyum ?


Evde halsiz, gözlerimin altlarında mor torbacıklar oluşmuş, uzun yumuşak saçlı ve üzgün ifadeli kendime bakıyorum, hiçbir şey hissetmiyorum. "Neden çökmüş gözlerim ?" demek için bir sebebim yok. Ya da "Neden bu kadar üzgün görünüyorum, ne olmuştu da üzülmüştüm ?"  diye soramıyorum kendime. Beni önemsemiyor sanki kimse. Ya da yok hiç kimse. (Varlar mı yoksa ?)


Evde yalnızım ben yine. Gelenler hep geri gittiler. Ait oldukları yere döndüler. Oysa ben sürekli yalnız hissettiğim, belki de tek arkadaşım bu evdir dediğim eve bile aidiyet hissetmiyorum. Uzakta bir yerlere gidip uzun süre kaldığımda, özlediğim tek şey yatağım oluyor. Korktuğumda yorganın altına sığındığım, bir saç telimin bile dışarı çıkmasına izin vermediğim o yatağım. Sadece onu özlüyorum, o da alışkanlıktan belki de, o rahatı başka hiçbir yerde bulamamamdan. 


Özlemek demişken.. Özleyemiyorum ben pek bir kimseyi. Ya da korkamıyorum bir korku filminden. Arkadaşıma Dvd'ye korku filmi koymayı teklif ederken içten içe "Şimdi teklif ediyorum ama ben de korkmuyor değilim aslında." diyemiyorum. Ya da, ne bileyim, rafting yaparken yol üzerindeki koca bir ağacın üstüne kurulmuş 10-15 metrelik suya atlama yerinden (o şeyin bir adı var mı ? olabilir mi ?) kendimi bırakırken nehre, hiç korkamıyorum. Aşağı bakıyorum, daha suya ulaşamadım. Neden ulaşamıyorum bir türlü ? Düşüyorum, düşüyorum. Yol bir türlü bitmek bilmiyor. Sonunda sudayım. Buz gibi su. Neden soğuk bu kadar ? Sonra kafamdaki soru uçuyor gidiyor bir yerlere. Geri dönmüyor. Sonra yerini yeni sorular alıyor, neden hiç kulaç atmamışken ya da kurbağalamamışken birden bire kendimi düştüğüm yerin çok ilerisinde buldum ? Tabii ya, su götürdü beni. Sonra kıyıdan bir genç elimi tutup çekiyor beni karaya. Neden tuttun ki beni ? Ben ilerleyecektim belki. Suyun beni götürmesine izin verecektim. Boğulacaktım bir yerlerde. 


O kadar şuursuz, o kadar hissizim ki, hiçbir şeyi anlayacak, anladığımda hissetmem gerekeni hissedecek herhangi bir şeye sahip değilim. Duygularım yok, herhangi bir şeye karşı çıkmıyorum, hiçbir şeyi umursayamıyorum, boşlukta gibiyim, mayhoşum, uyuyamıyorum, uyusam da uyuduğumu hissedemiyorum, korkamıyorum, sevemiyorum, özleyemiyorum, isteyemiyorum.


Sıkılıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder